NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
الْمَرْوَزِيُّ
حَدَّثَنِي
عَلِيُّ بْنُ حُسَيْنِ
بْنِ وَاقِدٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ يَزِيدَ
النَّحْوِيِّ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
إِنْ تَرَكَ
خَيْرًا الْوَصِيَّةُ
لِلْوَالِدَيْنِ
وَالْأَقْرَبِينَ
فَكَانَتْ
الْوَصِيَّةُ
كَذَلِكَ حَتَّى
نَسَخَتْهَا
آيَةُ
الْمِيرَاثِ
İbn Abbas'dan (rivayet
olunduğuna göre,
İslâmiyetin ilk
yıllarında) vasiyyet "Eğer bir hayır (mal) bırakacaksa anaya, babaya,
yakınlara ve uygun biçimde vasiyyet etmek..."[Bakara 180.] (âyetinin
emrine uygun bir) şekilde yapılır idi. Nihayet miras âyetiyle neshedildi.
İzah:
Nisa sûresinin nıirasla
ilgili 11-13 numaralı âyetleri gelmezden önce, kişinin bıraktığı maldan anne,
baba ve akrabasına bir pay verilmesini vasiyvet etmesi bu âyetle farz kılınmış
idi. Fakat Nisa süresindeki miras âyetiyle anne babanın ve akrabanın mirastan
alacakları hisseler belirtildiğinden, Hz. Peygamber "Allah her hak
sahibine hakkını vermiştir. Artık vârise vasiyyet olmaz."[2870 nolü
hadis.] buyurarak bu âyetin akrabaya vasiyyet hükmünü neshetmiş, yani
yürürlükten kaldırmıştır. Bazı bilginlere göre; aslında miras âyetinin
inmesiyle yakın akrabaya vasiyyet hükmü neshedilmiş ise de mirastan payı
olmayan uzak akrabaya vasiyyet hükmü farz olarak baki kalmıştır.
Mesela erkek evladı,
ana ve babası bulunduğu zaman, ölünün kız kardeşine miras düşmez.
"Amcaları bulunan çocuğa, dedesinden miras kalmaz. Babası yahut erkek
evladı bulunan kimsenin, amcasına, halasına, dayısına, teyzesine miras düşmez,
işte bu gibi kimseleri zaruretten kurtarmak için bunlara bir miktar malı
vasiyyet etmek bu âyetle emredilmektedir. hadislerle vasiyyet mecburiyeti
kaldırılmıştır. Ancak vasiyyet caizdir. Kişi miras düşmeyen akrabasına
vasiyyet edebileceği gibi başkalarına da vasiyyet edebilir.